Sen hakikati ararken, kalbin neyi özlemekteydi ki? Efendini!
Ben Pilatus’un sorusuna yanıt vermek istiyorum: Hakikat nedir? Hakikat özgür düşüncedir, özgür idedir, özgür tindir; hakikat Senden bağımsız olan, senin-olmayan, senin kudretinde olmayandır. Ancak hakikat aynı zamanda asla bağımsız olmayan, kişisel olmayan, gerçek olmayan ve bedensiz olandır; hakikat Senin ortaya çıktığın gibi ortaya çıkamaz, hareket edemez, değişemez, gelişemez; hakikat her şeyi Senden bekler ve Senden alır ve sadece Senin aracılığınla vardır: çünkü sadece – Senin kafanın içinde varolmaktadır. Sen hakikatin bir düşünce olduğunu ama her düşüncenin hakiki bir düşünce olmadığını kabul ediyorsun ya da Senin de ifade ettiğin gibi, her düşünce hakikaten ve gerçekten bir düşünce değildir. Peki, hakiki bir düşünceyi neye göre ölçer ve tanırsın? Senin güçsüzlüğüne göre; demek ki onun üzerinde gücünü kuramayışına göre! Eğer Sana üstün gelirse, Seni heyecanlandırırsa, peşinden sürükleyecek kadar coşturursa, Sen onu hakiki düşünce sayarsın. Senin üzerindeki tahakkümü, hakikatini kanıtlar Sana ve eğer Sana sahip olursa ve Sen onun takınaklısı olursan, o zaman onunla esenlik içerisindesin, çünkü o zaman Sen – efendini ve ustanı bulmuş olmaktasın. Sen hakikati ararken, kalbin neyi özlemekteydi ki? Efendini! Sen kendi erkini elde etmeye çalışmıyordun, erkli birini elde etmek ve yüceltmek istiyordun (“Efendimizi, Tanrımızı yüceltin!”). Hakikat, sevgili Pilatus, – Tanrıdır ve hakikati arayan herkes Tanrıyı arar ve över. Tanrı nerede yaşar? Kafanda; başka nerede yaşayabilir ki? Hakikat sadece tindir ve Sen onu gerçekten gördüğünü sandığın her yerde o bir – hayalettir; Tanrı Efendi sadece düşünülendir ve görünmeyeni görünür, tinseli bedensel yapmak isteyen Hıristiyan korku ve ıstırap bu hayaleti yaratmıştır; bu korku ve ıstırap hayalet inancının yüreksiz feryadıdır. Okumaya devam et “Hakikat” →